Menfi Tespit ve İstirdat Davalarında
Hukuki Yarar Sorunu
Av. Arb. Hasan DURUL
I-Menfi Tespit Davası Nedir?
Borçlunun, takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespit edilmesi için açacağı davaya, menfi tespit davası denir[1]. (İİK m. 72/1) Menfi tespit davası açılması çeşitli sebeplere dayanabilir. Ödeme emrinde belirtilen süre içerisinde itiraz etmeyen ya da itirazı kabul edilmeyen borçlu, borcun mevcut olmadığını tespit ettirmek amacıyla takibi yürüten icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde veya davalının ikametgâhı mahkemesinde menfi tespit davası açabilir[2].
Menfi tespit davası icra takibinden önce de açılabilir. İcra takibi öncesi açılmış menfi tespit davası takibi kendiliğinden durdurmaz[3]. İİK m. 72/2 uyarınca “icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.”
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise, davanın icra takibinden sonra açılmış olması sebebiyle takibin sürüncemede bırakılması için açılmış olması ciddi bir karinedir. Dolayısıyla, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında mahkeme tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar veremez[4]. Ancak, İİK m. 72/3 uyarınca “borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” Davanın alacaklı tarafından kazanılması durumunda ihtiyati tedbir kararı kalkar ve alacaklı ihtiyati tedbir nedeniyle alacağını geç almaktan doğan zararlarını borçlunun ihtiyati tedbir için yatırmış olduğu teminattan karşılar[5]. Davayı borçlu kazanırsa icra takibi durur.
- İstirdat Davası Nedir?
Kanuni tanımında istirdat davası, borç olmayan bir paranın, kesinleşen icra takibi dolayısıyla cebri icra tehdidi altında ödenmesi durumunda bu paranın geri alınması için açılan dava olarak tanımlanmaktadır.(İİK. m. 72/VII).
Başka bir ifadeyle, kendisine karşı ilamsız icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup da itirazının icra mahkemesince kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşen icra takibine rağmen (maddi hukuk bakımından) borçlu olmayabilir[6]. Borçlu, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için alacaklıya karşı açılacak dava istirdat davasıdır[7].
III. Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar Sorunu
1.Hukuki Yarar Kavramı
Hukuki yarar 6100 Sayılı HMK’nun 114. maddesinde dava şartı olarak kabul edilmiştir. Bir davacının hukuki korunma talep edebilmesi için o davayı açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Dava açan kişinin kanunda düzenlendiği üzere dava açmakta hukuki bir yararı bulunmalıdır[8]. Yüksek Mahkeme tarafından hukuki yararın bir dava şartı oluşuna ve hukuki yarar kavramının açıklamasına çok defa yer verilmiştir. Diğer Yüksek Mahkeme kararlarına da atıfta bulunan T.C. YARGITAY 21. Hukuk Dairesi Esas: 2013/21322 Karar: 2013/23994 Karar Tarihi: 16.12.2013 olan kararında Yargıtay hukuki yarar kavramını; “…Burada yeri gelmişken, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.02.2012 gün ve 2011/10-642 Esas, 2012/38 Karar sayılı ilamında da açıkça belirtildiği üzere, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle hukuk yargılamasının amacı ve davada menfaat (hukuki yarar) kavramları hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte ) bir çıkarının bulunmasıdır.
Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır. (Arslan, Ramazan; aktaran: Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz VII)
Hukuk Genel Kurulu’nun 26.04.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K.sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir. (Rechts-schutzbedürfnis) Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir (Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135)
Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönem içinde öğreti ve yargısal kararlar, dava açarken hukuki yararın bulunması gereğini, “dava şartı” olarak kabul etmiştir. Bu şart, “dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri” olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan “olumlu dava şartları” arasında sayılmaktadır.
Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu’nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K., Hukuk Genel Kurulu’nun 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; Hukuk Genel Kurulu’nun 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K. ve Hukuk Genel Kurulu’nun 25.05.2011 gün ve 2011/11-186 E.-2011/352 K.sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.” şeklinde açıklamıştır[9].
Hukuki yarar, açılacak dava yönünden hukuki ve meşru olmalı ayrıca haklı bir nedene dayanmalıdır[10]. Korunması gereken hukuki bir yarar olmadığında davanın usulden reddi gerektiği açıktır[11].
- Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar
Borçlunun, takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespit edilmesi için açacağı davaya, menfi tespit davası denir. Menfi tespit davası kanunda da düzenlendiği üzere icra takibinin başlatılmasından önce de açılabilir, icra takibi açıldıktan sonra da ikame edilebilir. Borçlunun gerçekte var olmayan bir alacak nedeniyle ödeme yükümü ile karşı karşıya kalacağı menfi tespit davalarında davacının bu davayı açmakta hukuki yararının var olduğu kabul edilmelidir[12]. Hukuki yararın varlığını bu bağlamda menfi tespit davasından önce açılmış icra takipleri ve icra takibinin başlatılmasından sonra açılmış menfi tespit davaları için alacaklının elinde var olan delil ve belgelerin durumuna göre yorumlanması gerekmektedir. T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2011/19-622 K. 2012/9 T. 18.1.2012 olan ilamında menfi tespit davası bakımından hukuki yarar kavramını; “Kural olarak inşai davalarda ve eda davalarında hukuki yararın bulunduğu varsayılır. Davacı bu tür davalarda hukuki yararının bulunduğunu bildirmek ve ispat etmekle yükümlü değildir. Ancak şüphe halinde hukuki yararın mevcut olup olmadığı inceleme konusu yapılır.
Tespit davalarında bu arada menfi tespit davasında davacının davanın açılmasında hukuki yararı bulunmalıdır.
Davacı menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmeli, açıklamalı ve gerekirse ispat etmelidir. ( Kuru Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, c. II. s. 1368; Hanağası Emel; Davada Menfaat, Ankara, 2009,s.314)
Davacı menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğunu ispat edemezse dava şartı olan hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmelidir.”şeklinde özetlemiştir[13].
- Takipten Önce Açılan Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar
Takipten önce menfi tespit davası ikame edilebilmesi için ortada bir borç ilişkisinin olmadığının ivedi olarak tespit edilmesinde korunmaya değer bir hukuki yarar bulunmalıdır[14]. Yani taraflar arasında borç ilişkinin varlığı şüpheli ve borçlunun borçtan sorumlu tutulma riski mevcut ise bu belirsizliğin ortadan kaldırılmasında borçlunun hukuki yararının varlığının kabul edilmesi gerekir[15].
Alacaklının ihtarname gibi bir resmi bir yolla borçludan alacağını talep etmesi halinde borçlu tarafından menfi tespit davası açılmasında hukuki yararının varlığı alacaklının elindeki belgelere göre değerlendirilir[16].
*Alacaklı tarafından var olduğuna inanılan alacağın takip öncesi resmi bir yolla talep edilmesine rağmen İİK m. 68’de sayılan belgelerin varlığı söz konusu değilse burada açılacak menfi tespit davasında hukuki yararın bulunmadığı görüşü hakimdir[17].
*Alacaklının elinde İİK m. 68’de sayıl belgeler var ise menfi tespit davasının açılmasında hukuki yararın varlığı kabul edilmelidir[18].
- Takipten Sonra Açılan Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar
Kanunda açık şekilde düzenlendiği üzere takipten önce menfi tespit davası açılabileceği gibi takipten sonra da menfi tespit davası açılabilmektedir. Takip başlatıldıktan sonra açılacak menfi tespit davasında hukuki yararın varlığını tespit etmek için öncelikle menfi tespit davasının başlatılmış icra takibine itiraz süresi içinde olup olmadığına bakılmalıdır. Sonrasında ise menfi tespit davası itiraz süresinde ise takibe itiraz edilip edilmediği hususu gözetilmelidir. Daha sonra ise takibin kesinleşip kesinleşmediğine göre ayrımları gözetmek gerekir[19].
4.1. Ödeme Emrine İtiraz Süresi İçinde Açılan Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar
Alacaklı tarafından kambiyo senedine mahsus takip yapılmış ise itiraz ile icra takibi durmayacağından borçlunun burada menfi tespit davası açmakta hukuki yararının varlığı kabul edilir[20].
Alacaklı tarafından genel haciz yoluna dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatılmışsa ve fakat borca dayanak belge olarak kambiyo senedi ya da İİK m.68’de sayılan belgeye dayanılmış ise borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı olduğu tartışmasızdır. Öyle ki alacaklı İİK m. 68’de var olan belgelere dayalı olarak itirazın kaldırılmasını sağlayabilir[21].
Alacaklı tarafından genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatılmışsa borçlu tarafından borca itiraz edilip takip durdurulabileceği gibi menfi tespit davası da ikame edilebilir. Böyle bir durumda doktrindeki bazı görüşler ve Yüksek Mahkemenin yerleşik olmayan içtihatlarının bazılarında da menfi tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı dile getirilmiştir. Ama biz bu görüşe katılmamaktayız. Burada hukuki yararın var olmadığını savunan görüş genel itibariyle kişinin itiraz ederek kendisini genel mahkemede savunabileceğini ifade etmişse de bu sadece takip hukukuna ilişkin bir durum olup icra takibini ortadan kaldırmayacaktır.
4.2. Ödeme Emrine Süresinde İtiraz Eden Borçlunun Açtığı Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar
Genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine maruz kalan borçlunun itiraz ederek icra takibini durdurmasından sonra menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususu tartışmalıdır[22]. Bu konuda bir içtihat birliği bulunmamaktadır. T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2011/19-622 K. 2012/9 T. 18.1.2012 olan ilamı ile karşı oy yazılarak tartışılan temyize konu davanın özünde de bu sorun yatmaktadır.
Yargıtay bazı kararlarında icra takibine itiraz eden borçlunun menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunmasını alacaklının takip dayanak belgesi olarak İİK m.68’de yer alan belgeleri bulundurmasını ön koşul olarak belirlemiştir.
Bu bağlamda İİK m.68’de yer alan belgelere dayalı olarak bir takip bulunmaması halinde açılacak itirazın iptali davasında borçlunun kendisini genel hükümler dahilinde savunabileceğini, menfi tespit davasını açmakla ulaşmak istediği sonuca bu dava ile de kavuşabileceği hususu belirtilmiştir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2011/19-622 K. 2012/9 T. 18.1.2012 olan ilamının karşı oy yazısının sonuç kısmında bu durum “…Alacaklı takibinde İ.İ.K.nun 68. maddesinde sayılan belgelerden birisine dayanmakta ise borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Ancak alacaklı anılan maddede sayılan belgelerden birine dayanarak takibe geçmemişse ve borçlu itirazla takibi durdurmuşsa borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Hukuki yararın bir dava şartı olarak kabul edilmesinin amacı mahkemelerin gereksiz taleplerle meşgul edilmesinin önlenmesi, hakimlere diğer uyuşmazlıklara fazla zaman ayırmasının sağlanmasıdır. Davacının hukuki yararı bulunmadığı bir davayı açarak mahkemeyi meşgul etmesi hakimlerin diğer davalara ayıracağı zamanı azaltmaktadır.
Mahkemelerdeki ve Yargıtay’daki iş yükü gözetildiğinde davacının bir davayı açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı davanın başında gözetilerek bir karar verilmelidir. Hukuki yarar bulunmayan davalarla mahkemeler meşgul edilmemelidir.
Somut olayda alacaklı hiçbir belgeye dayanmadan ilamsız icra takibi yapmıştır. İtiraz ile bu takibi durduran borçlunun itirazdan 1 gün sonra menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.” Şeklinde açıklanmıştır.
Yargıtay bazı kararlarında ise ödeme emrine itiraz eden borçlunun icra takibi mevcut olduğu sürece menfi tespit davası açmakta hukuki yararının olduğunu kabul etmektedir. Hakkında takip başlatılması karşısında itiraz ederek takibi durduran borçlunun kendisine karşı bir itirazın iptali davası açılmasını beklemeksizin menfi tespit davası açmasında hukuki yararın varlığı kabul edilmiştir. T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2011/19-622 K. 2012/9 T. 18.1.2012 olan ilamında da buna hükmetmiş ve gerekçesini şu şekilde açıklamıştır; “Alacaklının elinde İ.İ.K.nun 68. maddesinde sayılan belgeler bulunmaması, borçlu hakkında başlattığı icra takibine, borçlunun itiraz etmek suretiyle takibi durdurması da borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını kabule yeterli olmayıp, bu halde dahi borçlu borç tehdidi altında olup, bu sebeple de menfi tespit davası açmakta hukuki yararı vardır.
Kaldı ki, davacı/borçlunun borçlu olmadığını ileri sürerek ilamsız icra takibine itiraz etmesi, ancak takibin durmasını sağlamakta olup, icra takibini ortadan kaldırmamaktadır. Takibin iptali ise eldeki davanın açılmasından sonra gerçekleşen bir sonuçtur. Bu nedenle, davacının, takibe konu icra dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespiti davası açmakta hukuki yararı vardır. Diğer taraftan, davalı/alacaklının alacağını isteme ve dava açma tehdidi altında bulunması sebebiyle de davacının menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı vardır.”
Katıldığımız görüşün açıkça ortaya koyduğu üzere ilamsız icra takibine itiraz ile icra takibi ortadan kalkmamakta ve borçlu her an bir dava ve icra takibinin canlandırılması tehdidiyle karşı karşı kalmaktadır. Bu nedenle menfi tespit davası açılmasında hukuki yararın varlığının kabul edilmesi gerekir.
4.3. Alacaklının İtirazın Giderilmesi Talebinden Sonra Borçlunun Açtığı Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar
İlamsız icra takibine konu edilen alacak İİK m. 68’de sayılan belgelerden birine dayanması halinde alacaklı icra mahkemesine başvurarak itirazın kesin kaldırılmasını talep edebilir. Talep üzerine verilecek icra mahkemesi kararları kesin hüküm teşkil etmez. Burada yapılan yargılama neticesinde borçlu icra işlemlerine maruz kalabilir. Menfi tespit davasında borçlu bütün savunma sebeplerini ileri sürerek borçlu olmadığının tespiti yönünde lehine karar alabilir. Bu sebeple alacaklının itirazının kesin kaldırılmasını talep etmesinden sonra açılan menfi tespit davasında borçlunun hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir[23].
Alacak ilamsız icra takibinde adi senede dayanmış ve borçlu sadece takibin dayandığı belgedeki imzaya itiraz etmişse, alacaklı İİK m.69 gereğince icra mahkemesine başvurarak itirazın geçici kaldırılmasını isteyebilir. İcra Mahkemesince yapılacak inceleme sonucunda imzanın borçluya ait olmadığının tespiti halinde icra mahkemesi itirazın geçici kaldırılması talebini reddeder. Bu halde borçlu tarafından açılacak menfi tespit davasında hukuki yararın olmadığı kabul edilir[24].
Alacaklı ilamsız icra takibinde ödeme emrine itirazın tebliğinden itibaren 1 yıl içinde genel mahkemelerde itirazın iptali davası açabilir. İtirazın iptali davasının genel hükümlere göre görülen bir dava olması sebebiyle borçlu takibe itirazında bildirdiği itiraz sebepleriyle bağlı olmadan bütün savunma sebeplerini davada ileri sürebilir. Bu sebeple itirazın iptali davası açıldıktan sonra takip konusu borçla ilgili olarak borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır[25].
KAYNAK
UYAR, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası İİK. m. 72, Bilge Yayınevi, 2017,
KURU, BAKİ. İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası. Yetkin Yayınları, 2003
DEYNEKLİ, ADNAN. Türkiye Adalet Akademisi Dergisi,Temmuz 2010 Yıl:1 S:2
[1] UYAR, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası İİK. m. 72, Bilge Yayınevi, 2017, s. 11
[2] KURU, BAKİ. İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası. Yetkin Yayınları, 2003: s. 28 vd
[3] KURU, BAKİ. A.g.e s. 27, UYAR, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s.23
[4] UYAR, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s.13
[5] KURU, BAKİ. A.g.e s. 31, UYAR, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s.24
[6] KURU, BAKİ. A.g.e s. 233, UYAR, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s.261
[7] KURU, BAKİ. A.g.e s. 234
[8] KURU, BAKİ. A.g.e s.24, DEYNEKLİ, ADNAN. Türkiye Adalet Akademisi Dergisi,Temmuz 2010 Yıl:1 S:2 s 437, UYAR, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s.12
[9] Bknz YARGITAY 21. Hukuk Dairesi Esas: 2013/21322 Karar: 2013/23994 Karar Tarihi: 16.12.2013 sayılı ilamı sayılı ilamı – Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sürüm:6.0.1
[10] DEYNEKLİ, ADNAN. A.g.e s. 437
[11] UYAR, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s. 12, DEYNEKLİ, ADNAN. A.g.e s. 437
[12] UYAR, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s. 12, DEYNEKLİ, ADNAN. A.g.e s. 438, KURU, BAKİ. A.g.e s.24
[13] Bknz T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2011/19-622 K. 2012/9 T. 18.1.2012 sayılı ilamı sayılı ilamı – Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sürüm:6.0.1
[14] KURU, BAKİ. A.g.e s.24
[15] Bknz T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2011/19-622 K. 2012/9 T. 18.1.2012 sayılı ilamı sayılı ilamı – Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sürüm:6.0.1
[16] DEYNEKLİ, ADNAN. A.g.e s. 439
[17] TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s. 13
[18] TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s. 13
[19] TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s. 12
[20] DEYNEKLİ, ADNAN. A.g.e s. 439, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s. 13, KURU, BAKİ. A.g.e s.24
[21] DEYNEKLİ, ADNAN. A.g.e s. 440
[22] TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s. 12, DEYNEKLİ, ADNAN. A.g.e s. 441
[23] DEYNEKLİ, ADNAN. A.g.e s. 445, TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s. 115, KURU, BAKİ. A.g.e s.48
[24] TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s. 118, DEYNEKLİ, ADNAN. A.g.e s. 445
[25] TALİH./UYAR, ALPER./UYAR, CÜNEYT. A.g.e s. 120, DEYNEKLİ, ADNAN. A.g.e s. 446